“Çiçeklerin sonu insanlardan farklı değildir, çürümekten kurtulamazlar.“ Susan Sontag’ın “harikulade, göz kamaştırıcı, yabani” olarak nitelendirdiği Fleur Jaeggy, Tanrı Korkusu’nda okurun karşısına birbirinden tekinsiz yedi öyküyle çıkıyor. İnsanın kendinde görmek istemediği karanlık yanları soğuk ve hissiz labirentlerde, hayalle gerçek arasında ve “hoş ve tehlikeli” rüzgârlar eşliğinde ortaya çıkarken okur da kendi içinde, karanlıkta, rahatsız edici bir buluşmaya davet ediliyor. Çağdaş Avrupa edebiyatının alışılmadık kalemi Fleur Jaeggy, insana ait kaygıları, korkuları, delilikleri, boşluk ve yalnızlık hissiyle tuhaflıkları her zamanki ustalığıyla hissiz bir anlatıcının gözünden ele alıyor. Yaşamla ölüm, delilikle normallik, absürdlükle akla uygunluk arasındaki sınırlar daha önce hiç bu kadar belirsizleşmemişti.