Ekonomideki baskın görüşe göre para bir değişim aracından başka bir şey değildir ve ekonomi piyasanın “görünmez el”ine teslim edildiğinde en iyi sonuçlar elde edilir. Paranın “düzensizleşmedikçe” önem taşımadığı ve piyasaya devlet müdahalesinin genellikle işleri daha da kötüleştirdiği varsayımı makroiktisat politikalarında egemen görüş olagelmiştir.
Oysa 1929-1932 Büyük Buhranı ortodoks ekonominin varsayımlarını boşa çıkarmıştı. Ardından devlet, işverenler ve sendikalar arasında oluşan istikrarsız güç dengesi, Keynesyen politikaların Batı dünyasının yeni iktisadi paradigması olarak ortaya çıkmasını sağladı. Ne var ki 1970’lerin stagflasyonu Keynesyen politikanın tümden reddine yol açtı. Yaklaşık 30 yıl sonra gerçekleşen 2008 mali çöküşünün yol açtığı küresel dramın başrolünde bu kez para ve devlet varken, iktisat onlara hak ettikleri başrolleri vermekten çok uzak kaldı. 2008’den beri yeni bir “büyük fikir” ortaya çıkmadığı gibi, ortodoks ekonomi bizleri anemik bir küresel ekonomiyle b