Yoruluyorsun. İkinci tekil şahısta düşünmekten yoruluyorsun, ama ben demenin yol açacağı duygusal tepkimeleri de kaldıramayacağını çok iyi biliyorsun. Acaba birkaç benlik daha yaratabilir misin? Bunun hesaplarını yapıyorsun. Ama bu durum ne yazık ki hikâye yazmaya benzemiyor. Birkaç sözcükle yaratılan hayatların tümünün, aslında kendi kopyaların olduğunu anlıyorsun. Bunu neden daha önce fark etmediğine şaşırıyorsun. Bir anda, bir meleği, bir ermişi, bir azizi andıran masum yazar görüntüsünün yerini, kendi kendine –üzeri toplumsal onay gören bir estetikle örtülmüş– terapi yapan ve bu yaptığını da yazmak ya da yaratmak sanan bir hasta imgesi alıyor. Üstelik bu düşünceyi doğrulayacak bir sürü kanıt, Şeytan’ın Avukatı tarafından zihin mahkemesine sunuluyor. “İşte,” diyor Avukat, “burada rakamlarda da açıkça görülüyor, sanık normal insanlar gibi bir yaşam süremediği için bu yolu seçmiştir. Normal insanlar yani çoğunluk, yapması gerekenleri hızla kavrayıp bunları gerçekleştirirken, sanık ken