Duygularımı şiirle aktaramam, şair değilim; kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, ressam değilim; düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, dansçı değilim. Ama bunların hepsini seslerle yapabilirim. Ben bir müzikçiyim. Yarın Cannabich’lerin evinde, sizin doğum ve isim gününüzü kutlamak için piyano çalacağım... Size, müzikte yeni hiçbir şeyin bestelenemeyeceği yılları görecek kadar uzun bir yaşam dilerim...
Tam adı, Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus’tu. Sonraki yıllarda “Theophilus” adı, önce Almanca karşılığı “Gottlieb”e (Tanrı’nın sevdiği), ardından da sözcüğün Fransızcası “Amadé”ye dönüşecek, müzik tarihi onu XIX. yüzyıldan itibaren “Wolfgang Amadeus Mozart” olarak anacaktı.
Tanrı’nın mucizesiydi aslında... Her ne kadar besteci bir babanın çocuğu ve öğrencisi olsa da çocuk yaşlarında parlayan dehasının karşısında imparatorlar, imparatoriçeler eğilecek, meslektaşları bestelerine duydukları hayranlığı dile getirmekten çekinmeyecekti. Daha altı yaşındayken ilk defa gördü