Yangın gündüz yandı, gece yandı, ertesi günü oldu, hâlâ yanıyordu. Biz İstanbul’da hiç ev kalmadı zannettik. Çünkü etrafımız göz alabildiği kadar virane olmuştu. Yalnız bacalar gözüküyor, her yandan dumanlar tütüyordu. Bilmiyoruz kaç saat olmuştu, biz hiçbir şey yememiştik. Evde babamızın getirdiği pastırmalar, peynirler, tereyağları, kuru üzümler, incirler vardı. Hepsi, hepsi yandı efendim. “Çocukluğumu, delikanlılığımı ve kırkına merdiven dayayan yaşımı kitaplarında toplayan bir yazıcı olduğu için onu, şu veya bu düşüncenin dışında tabiatın bir görünüşünü sever gibi severim... Bugün kaç yaşındadır, bilmiyorum. Ancak bir büyük yazıcının ara sıra kutlulanması yaşına bağlıysa, bu yaşa nasıl olsa çoktan gelmiş olduğunu sanıyorum. Ve yine sanıyorum ki halkın en çok okuduğu bir büyük artisti kutlulamakta geç bile kalınmıştır.”Nâzım HikmetHüseyin Rahmi Gürpınar’ın polisiye ve gizem unsurlarını başarıyla birleştirdiği büyük romanı Hakka Sığındık, savaşların, yangınların, İspanyol gribi salgı