ALIGULA: […] Kim cüret edebilir seni yargılamaya şu yargıçsız, şu kimsenin masum olmadığı dünyada!
Tarihin şahit olduğu en acımasız tiranlardan biri olan, adı zorbalık, gaddarlık ve delilikle bir anılan İmparator Caligula, Camus’nün sahnesinde, imkânsız olana, gökteki aya sahip olma arzusunun peşinde, halkının felaketine, mutlak zaferine doğru yürüyor.
Albert Camus 1944 yılında son şeklini verdiği Caligula’da, sevdiği kadının ölümünün ardından mutluluğu, özgürlüğü, gücü ve ahlaki değerleri sorgulamaya başlayan genç yaştaki Roma imparatorunun, “göğü denize çalmak, çirkini güzele katmak, kederi neşe kılmak”, yok olanı var etmek adına, sınırsız güçle imtihanını sahneye taşıyor. İmparator Caligula, her şeyin yegâne sahibi olmasına rağmen, insanların öldüğü ve mutlu olmadıkları bu dünyada mevcut olanlarla yetinmeyecek, imkânsız olanı elde etmek uğruna, imparatorluğunu bir korku ve zulüm zindanına dönüştürecektir. Tüm ahlaki değerleri ve yasaları inkâr eden Caligula, delilikle yaftalanmak