Bir müddetten beri bende garip ve müziç bir ihtiyaç doğmuştur: Kendi kendimi müşahede altına almak! (...) İşte ben kendimi öğrenmeye koyuldum ve sizi temin ederim ki bu pek de kolay ve bilhassa hoş bir iş değildir! Metodum pek basitti: Ben içimle dışımı karşı karşıya getirerek kendi başlarına bıraktım ve benim işim yalnız bütün gördüklerimi ve işittiklerimi olduğu gibi kaydetmekten ibaret kaldı! Fakat ilk defa beni bir dehşet aldı ve derin bir nefretle gözlerimi yumdum. “Aman, ben bu muymuşum?” diye haykıracağım geldi.
Ahmet Ağaoğlu, 1936’da Cumhuriyet’te tefrika edilen ve ölümünün ardından 1939’da kitap olarak basılan sıra dışı metni Ben Neyim?’e, Yeraltından Notlar’ı andıran bu satırlarla başlıyor. Kitap boyunca diğerkâm iç (benlik) ile bencil dış (benlik) arasındaki derin çelişki anlatıldığı için bu yönüyle bizde çok örneği olmayan “itiraf edebiyatı”nın erken örneklerinden biri sayılmalıdır Ben Neyim?. Vâ-Nû, coşkuyla selamladığı bu metnin “papaz huzurunda günah çıkartan Hıristiya