İlk kez 1989 yılında yayımlanan Aykırı Öyküler, Tahsin Yücel’in öykücülüğünde yeni bir aşamaya işaret ediyordu: yazarın başından beri peşine düştüğü yabancılaşma olgusu, kişinin birtakım tutkuların elinde kendi kimliğini ve iç istemlerini kaybetmesi ve bu deliliğin bütün bir çevre tarafından insafsızca körüklenmesi... Yalan, Peygamberin Son Beş Günü, Gökdelen gibi ironi başyapıtlarının habercisi metinlerden oluşuyor, Aykırı Öyküler...
“Tahsin Yücel’in Aykırı Öyküler adlı hikâye kitabında o çok sevdiğim Gogol mizahını bol bol bulmak mümkün. Toplumsal yapımızdaki yozlaşmayı, ‘belirli bir dönemece döndükten sonra, gittikçe ağırlaşan, güçsüzleşen, çirkinleşen, sevişmeden karın doyurmaya dek her şeye yabancılaşan, doğadan, doğanın gücünden, doğanın güzelliğinden dışlanan’ bireylerle veren bu hikâyeler, son yıllarda okuduğum en güzel hikâyeler. Aykırı Öyküler, son yıllarda oldukça yakından izlediğim hikâyeciliğimizde çok özel bir yeri olan, nefis bir hikâye kitabı. İlk bakışta okunması zor