"Ne o gece geldi ne de bir başka gece... Sonradan çok düşündüm. Bu hikâye böyle bitemez. Evet, elimde hiçbir delil kalmadı; evet, o gün mucizevi şekilde bulduğum mahallenin yolunu bir daha keşfedemedim; evet, telefonum bir daha çalmadı... Ama yine de içimde bir umut var. Henüz beni kimin arayıp o adresi verdiğini bilmiyorum. Bitmiş bir hikâyeyi yeniden canlandıran o esrarlı kişi bunu yine yapabilir, bir fırsat daha verebilir. Yeterince istersem ve yeterince sabredersem...
Bir gün genç bir yazar, Topkapı Sarayı’ndan çalınan Kutsal Emanetler hakkında bir öykü yazmaya karar verir. Kurmacanın kalbine yaptığı bu yolculuk sırasında tesadüfler, yolunu yaşlı bir adamla kesiştirir. Yatağa çakılı bu yol arkadaşı sorularıyla genç adamın aklını karıştıracak, yazılacak öykünün kendisi bir tür kutsal emanete dönüşecektir.
Murat Gülsoy “çokkısa” romanı Âlemlerin Sürekliliği’nde ve romanın tamamlayıcısı Diğer Hikâyeler’de kurmacayı teşrih masasına yatırıyor, parçaladığı organlardan yeni bir bütün ol